15. “Allah’a karşı gelmekten sakınanlara söz verilen cennet şöyledir: Orada temiz su ırmakları, tadı bozulmayan süt ırmakları, içenlere zevk veren şarap ırmakları, süzme bal ırmakları vardır. Onlara orada her türlü ürün ve Rabblerinden mağfiret vardır. Bunların durumu, ateşte temelli kalan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu?”
Beyyine ile beraber olan, Allah’la yol bulan, yolunu Allah’a, Allah’ın kitabına ve Resûlü’nün sünnetine sorarak bulan, tüm hayatını Allah’ın istediği gibi yaşamaya çalışan ve Allah’ın koruması ve velâyeti altına giren muttakîlere vaadedilen cennet budur. Bakın böyle yaşayanlara cennette ne varmış?
Orada onlar için tertemiz su ırmakları vardır. Hiç bozulmayan, sürekli, taptaze akan su ırmakları vardır. Tadı, kokusu hiçbir zaman bozulmayan süt ırmakları vardır. Rabbleri tarafından yaratıldığı gibi, fıtrat-ı aslîyesi bozulmamış süt ırmakları… Ama bu sütler hayvanların göğüslerinden sağılmış sütlerden değildir. Tabiatları bozulan dünya sütlerine benzemez. Allah tarafından kaynak olarak çıkarılmış ve akıp giden nehirlerdir bunlar. Sonra yine orada mü’minler için içenlere zevk ve lezzet veren şarap ırmakları ve süzme bal ırmakları vardır. Ama bu şaraplar dünya şaraplarına benzemez, içenlere sarhoşluk vermez. Akıllarını gidermez, abuk sabuk konuşturmaz. Orada onlar için her türlü meyveler vardır. Amellerinin, sa’ylerinin semeresi ve meyveleri vardır onlar için. Tabi bunlar, bu meyveler ihtiyaç için değil, lezzet için, keyif içindir. Tüm bu nîmetlerin ötesinde onlar için Rablerinden bir mağfiret vardır. Bunu, bu mağfireti şöyle anlamaya çalışıyoruz:
1. Yani Allah onların dünyada işledikleri ufak-tefek kusurlarını gündeme getirmeyecek, yüzlerine vurmayacak ve onların üzerlerini örtüverecek. Onlardan dolayı onların utanıp sıkılmalarını istemediği, iştahlarının kaçmasına razı olmadığı için, Rabbimiz onların üzerine bir perde çekiverecek.
2. Ya da artık orada onlar için yeme ve içmenin sonunda var olan külfetler kaldırılmıştır. Kendilerine sunulan bu nîmetleri kazanma, onlara ulaşma külfeti, yeme ve içmenin akabinde dünyada duyulan rahatsızlıklar, hastalanmalar ve def’i hacet gibi külfetlerin tamamı kal-dırılmıştır. Herhalde dünyada def’i hacetten, ayak yolundan çıktıktan sonra “Ğufranek” sözünün anlamı da budur.
İşte cennette muttakîlerin durumu budur. Şimdi söyleyin bakalım hiç böyle olanlar:
Ateşte, cehennemde ebedî kalan ve kendisine bağırsaklarını parça parça edecek hamîm içirilen kimsenin durumu gibi olur mu?
Hiç çıkmamacasına, hiç kurtulmamacasına azabın içinde kalan ve kendisine hamîm içirilen kimse cennette az evvelki nîmetlerin içinde yaşayan kimse gibi olur mu? Zevk için, keyif için kendisine sunulan yiyecek ve içeceklerin tüm külfeti kaldırılmış, def’i hacet zahmeti bile olmayan bir mü’minin durumuyla kendisine sunulan hamîmin etkisiyle bağırsakları parça parça olan bir kâfirin durumu nasıl bir olabilir?! Hiç düşünmez misiniz siz?
Hamîm, yakıcı, hararetli kaynar su demektir. Madenin eriyiği olduğu da söylenmiştir. Kısacası bu, cehennemliklerin içecekleri bir içkidir. Allah’la çatışma içinde bir hayat yaşayan, Allah’ın hayatı düzenlemek üzere gönderdiği kitabını bir kenara bırakan, o kitabın pratiği olan peygamberle diyalogu kesen, sanki kitap ve peygamber yok-muş gibi kendi heva ve hevesleri istikametinde bir dünya yaşayan insanlar bunu içmek zorunda kalacaklarmış.
Ya da cehennemliklerin gözyaşları bir havuzda toplanacak, bunun adına hamîm denir ve işte bu onlara içirilecektir. Tam onlara uygun bir cezadır bu. Susuz günlerde çok kez görmüşsünüzdür; köpekler su bulamayınca neminden istifade edebilmek için toprağı yalarlar. Sanki orada da susuz kalan kâfirler birbirlerine sarılarak birbirlerinin yaralarından akan irinleri ve gözyaşlarını yalamaya, emmeye çalışacaklar.
Dünyada da böyle yapmıyorlar mıydı bu adamlar? Dünyadayken de birilerinin irinlerini, salyalarını aynı aşkla, aynı şevkle, sanki aynı ihtiyaç duygusuyla böyle yalayıp yutmaya çalışmıyorlar mıydı bu adamlar? Patronunun, müdürünün, efendisinin, şeyhinin, ortağının, karısının, kocasının, müridinin, babasının yada falanının ağzından çı-kan veya tavrında çıkan salya gibi irin gibi sözleri, tavırları, amelleri yalayıp yutmuyorlar mıydı? “Evet efendim! Tamam efendim! Hayhay efendim! İsâbet buyurdunuz, hikmet yoğurdunuz efendim!” edâsıyla yalayıp yutmaları karşılığı, cehennemde kendilerine gözyaşı, salya, hamîm ve irin yutturulacak onlara. Hem de bağırsaklarını parça parça eden, onları insanlıktan çıkaran içecekler…